Geri bildiriminiz için teşekkür ederiz.
Sizin için geliştirmelere devam ediyoruz, keyifli alışverişler.
Tarık Buğra Kimdir? Annesi Akşehirli Nazike Hanım, babası ise Erzurumlu Mehmet Bey olan Tarık Buğra’nın nüfus adı Süleyman Tarık Buğra’dır. 2 Eylül 1918’de Akşehir’de doğmuş gazeteci ve roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı olarak hayatını geçirmiştir. Akşehir’de doğum sebebi babasının Akşehir’de Ağır Ceza Reisi olarak görev yapmasıdır. Tarık Buğra Akşehir’den bahsetmeyi eserlerinde sıklıkla tercih etmiştir.
Tarık Buğra sanat hayatına Akşehir’de adım atmıştır. Yazar olmaya henüz okurken başlayan Tarık Buğra, hikâye ve şiirler yazdığı ilk sıralarda “Tarık Nazım” takma ismini kullanmıştır. 1936’da Konya Lisesi’nden mezun olan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde iki yıl okumuş ancak buradan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne geçiş yapmıştır. Üç yılını Hukuk Fakültesinde geçirdikten sonra, bu kez de parasızlık nedeniyle bu okuldan da ayrılmıştır. Tarık Buğra tıp fakültesinden de hukuk fakültesinden de mezun olmadan öğrencilik hayatını yarıda bırakmıştır. 1942 yılında gittiği askerlik görevinde üç yıl boyunca ihlal ettiği bıyık kesme kuralından dolayı çok sayıda sürgün yaşamıştır. İlk piyeslerini ise askerliği esnasında yazan Tarık Buğra Yalnızlar romanını da askerliğinde yazmıştır. Yalnızlar romanının ortaya çıkış hikâyesi, ilk eseri, “Akümülatörlü Radyo” adında piyesinin Şehir Tiyatroları tarafından esere çevrilmesine dayanmaktadır. 1981’de Yalnızlar eseri kitaba çevirilmiştir. 1991'de Devlet Sanatçısı ünvanı almıştır. Tarık Buğra Oğlumuz 1949'da yayınlamış olduğu ilk hikâye kitabıdır. Oğlumuz eseri içinde 13 öykü barındırmaktadır.
Çok yönlü yazar Tarık Buğra, Cumhuriyet döneminin tanınmış yazarlarından biridir. Hikâye, roman, gezi yazıları, tiyatro, senaryo, fıkra ve denemeler yazmıştır. Tarık Buğra Küçük Ağa romanını 1964 yılında yayımlamıştır. Kurtuluş Savaşını konu alan Küçük Ağa, mezuniyet tezi olarak kabul edilmiş olup, yazara Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsü'nden diploma kazandırmıştır. Küçük Ağa romanı ayrıca “Küçük Ağa Ankara'da” romanı ile devam etmektedir. Tarık Buğra Yağmur Beklerken, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Oğlumuz, Hikâyeler, Gençlik Türküsü, İki Uyku Arasında, Bu Çağın Adı, Politika Dışı, Düşman Kazanmak Sanatı, Küçük Ağa, Siyah Kehribar, İbiş'in Rüyası, Küçük Ağa Ankara’da, Osmancık, Gençliğim Eyvah, Firavun İmanı, Dönemeçte, Dünyanın En Pis Sokağı, Yalnızlar adlarında çeşitli fıkra ve denemeler, romanlar ve hikaye kitapları yayımlamıştır. Kitaplarının yanı sıra; Ayakta Durmak İstiyorum, Akümülatörlü Radyo, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı isimli tiyatroları “Sıfırdan Doruğa-Patron” isimli de bir senaryosu mevcuttur. Patron isimli bu eserinde Sakıp Sabancı'nın hayatını anlatmıştır. Yarım bıraktığı bir eserinde ise (Mimar Sinan) Mehmet Akif'in hayatını ele almıştır.
Edebiyat ve basın dünyasında tanınmasını sağlayan ilk ödülü, 1948'de yazdığı “Oğlumuz” adlı hikâyesi ile, Cumhuriyet Gazetesi’nin yarışmasında kazandığı ikincilik ödülü olmuştur. İbiş'in Rüyası eseri, 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda başarı ödülüne değer bulundu. Tarık Buğra Osmancık (1985) eseri ile Millî Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı kazanmıştır. Osmancık, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yıllarını anlatan bir romandır. 1989 yılında Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’ne de Yağmuru Beklerken romanı ile layık görülmüştür. Küçük Ağa romanında “İyi yetişmemiş insanların ülkesinde düzen bir bozuldu mu; mağara devri, taş devri hortluyor. Bu bütün tarih boyunca böyle olmuş, böylece de gidecek.” satırları ile iyi insan yetiştirmenin önemini vurgulamıştır. “Dünya’yı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz, oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da Dünya’yı çok büyük görüyoruz…” satırları Osmancık romanında geçen sözlerdir. Yazar, 1993 yılında ani bir rahatsızlık geçirmiştir. Bu rahatsızlığından sonra kanser teşhisi koyulmuş ve Çapa Tıp Fakültesinde ki tedavisi sırasında, 76 yaşında 26 Şubat 1994 tarihinde hayata gözlerini yummuştur.